kanaat

kanaat
",-ti 1. opinion, belief; conviction: umumi kanaat public opinion. kanaatimce in my opinion. 2. believing, being of the opinion that: Paşanın bizi ziyaret edeceğine kanaatim yok. I don´t believe the pasha´s going to visit us. 3. being content with what one has, contentment with what one has. 4. being satisfied with a small or a moderate amount; frugality; moderation. 5. acceptance of what fate metes out to one. (bir) - beslemek to cherish the idea of ...: Beni yanlarına alacaklar diye bir kanaat besliyor. He cherishes the idea of their taking him along. - dönemi semester (of an academic year). - etmek 1. /la or a/ to be content with, be satisfied with; to content oneself with. 2. /a/ to accept (what fate metes out to one). - getirmek /a/ to be convinced, be persuaded, believe. - notu final grade (given at the end of either a semester or a school year). - notu dönemi semester (of an academic year). -inde olmak to believe, be of the opinion that ...: Bir büyünün vaziyeti değiştireceği kanaatinde değilim. I don´t think a magic spell will change things. - sahibi 1. person who is content with what he has. 2. person who is content with little. 3. person who accepts what fate metes out to him. - uyandırmak /da/ to give (someone) (a certain) idea: Öyle yaparsan herkeste kötü bir kanaat uyandırırsın. If you do that you´ll cause people to think badly of you."

Saja Türkçe - İngilizce Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • kanaat — is., ti, Ar. ḳanāˁat 1) Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum 2) Kanma, inanma Sınıfını geçeceğine kanaatim yok. 3) Kanış, kanı, inanç, düşünce Biz kanaatlerimizi açık söyleriz. E. İ. Benice… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kanâat — (A.) [ ﺖﻋﺎﻨﻗ ] yetinme. ♦ kanaat etmek yetinmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • kanaat etmek — yetinmek Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kanaat getirmek — kanmak, aklı yatmak, inanmak Artık Kâmuran ın ömrümün en büyük aşkı, geleceğime bir tek hâkim kudret olduğuna kanaat getirdim. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KANAAT — Aç gözlü olmayıp hırs göstermemek. Kısmetinden fazlasına göz dikmemek. Helâl ile yetinip haramı istememek. Az şeyi de olsa kısmetine razı olmak.(Semere i sa yine ve kısmetine rıza kanaattir, meyl i sa yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KÜNC-İ KANAAT — Kanaat köşesi …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • kanaat gibi devlet olmaz — elindekiyle yetinmesini bilen kişi yokluk nedir bilmez anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıt kanaat — zf. Yoksulluk içinde ve güçlükle (geçinmek) Orada toprakla uğraşıyor, kıt kanaat geçiniyordu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz — büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fikir edinmek — kanaat sahibi olmak Ama ben, bir kitap üzerine bir fikir edinmek istedim mi o kitabı kendim okurum. N. Ataç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KANU' — Kanaat sâhibi. Kanaatkâr, kanaatli. Hakkına razı olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”